NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
155 - (1907) حدثنا
عبدالله بن
مسلمة بن
قعنب. حدثنا
مالك عن يحيى
بن سعيد، عن
محمد بن
إبراهيم، عن
علقمة بن
وقاص، عن عمر
ابن الخطاب.
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم (إنما
الأعمال
بالنية. وإنما
لامرئ ما نوى.
فمن كانت هجرته
إلى الله
ورسوله،
فهجرته إلى
الله ورسوله.
ومن كانت
هجرته لدنيا
يصيبها أو
أمرأة يتزوجها،
فهجرته إلى ما
هاجر إليه).
[ش
(إنما الأعمال
بالنية) أجمع
المسلمون على
عظم موقع هذا
الحديث وكثرة
فوائده وصحته.
قال الشافعي وآخرون:
هو ثلث
الإسلام. وقال
الشافعي: يدخل
في سبعين بابا
من الفقه.
وقال آخرون:
وهو ربه الإسلام.
وقال
عبدالرحمن بن
مهدي وغيره:
ينبغي لمن صنف
كتابا أن يبدأ
فيه بهذا
الحديث
تنبيها
للطالب على
تصحيح النية.
ونقل الخطابي
هذا عن الأئمة
مطلقا. وقد
فعل ذلك
البخاري وغيره.
فابتدؤا به
قبل كل شيء.
وذكره
البخاري في
سبعة مواضع من
كتابه. قال
الحفاظ: ولم
يصح هذا
الحديث عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم إلا من رواية
عمر بن
الخطاب. ولا عن عمر
إلا من رواية
علقمة بن
وقاص. ولا عن
علقمة إلا من
رواية محمد بن
إبراهيم
التيمي. ولا عن محمد
إلا من رواية
يحيى بن سعيد
الأنصاري. وعن
يحيى انتشر
فرواه عنه
أكثر من مائتي
إنسان،
أكثرهم أئمة.
ولهذا قال
الأئمة: ليس هو
متواترا، وإن
كان مشهورا
عند الخاصة
والعامة، لأنه
فقد شرط
التواتر في
أوله.
وفيه طرفة من
طرف الإسناد.
فإنه رواه
ثلاثة تابعيون.
بعضهم عن بعض:
يحيى ومحمد
وعلقمة. قال جماهير
العلماء من
أهل العربية،
والأصول وغيرهم:
لفظة إنما
موضوعة للحصر.
تثبت المذكور
وتنفي ما
سواه. فتقدير
هذا الحديث:
أن الأعمال تحسب
إذا كانت
بنية. ولا تحسب
إذا كانت بلا
نية.
(وإنما
لامرئ ما نوى)
قالوا: فائدة
ذكره بعد (إنما
الأعمال
بالنية) بيان
أن تعيين
المنوى شرط.
فلو كان على
إنسان صلاة
مقضية، لا
يكفيه أن ينوي
الصلاة
الفائتة. بل
يشترط أن ينوي
كونها ظهرا أو
غيرها. ولولا
اللفظ الثاني
لاقتضى الأول
صحة النية بلا
تعيين، أو
أوهم ذلك.
(فمن
كانت هجرته
إلى الله
ورسوله) معناه
من قصد بهجرته
وجه الله وقع
أجره على
الله. ومن قصد
بها دنيا أو
امرأة فهي
حظه. ولا
نصيب له في
الآخرة بسبب
هذه الهجرة.
وأصل الهجرة
الترك.
والمراد،
هنا، ترك
الوطن. وذكر
المرأة مع الدنيا
يحتمل وجهين:
أحدهما أنه
جاء أن سبب هذا
الحديث أن
رجلا هاجر
ليتزوج امرأة
يقال لها: أم
قيس، فقيل له:
مهاجر أم قيس.
والثاني أنه للتنبيه
على زيادة
التحذير من
ذلك. وهو من
باب ذكر الخاص
بعد العام،
تنبيها على
مزيته].
{155}
Bize Abdullah b. Mesleme
b. Ka'neb rivayet etti. (Dediki): Bize Mâlik, Yahya b. Saîd, Muhammed b.
ibrahim'den, o da AIkame b. Vakkas'dan, o da Ömer b. Hattâb'dan naklen rivayet
etti. (Şöyle demiş): Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Ameller ancak niyete
göredir. Herkese ancak niyet ettiği şey yardır. Her kimin hicreti Allah'a ve
Resulüne idi ise onun hicreti Allah ve Resûlünedir. Kimin hicreti elde edeceği
bir dünya yshud evleneceği bir kadın içinse, onun hicreti de hicret
ettiğinedir.» buyurdu.
{…}
Bize Muhammed b. Rumh b.
Muhacir rivayet etti. (Dediki): Bize Leys haber verdi. H.
Bize Ebû'r-Rabî'
el-Atekî de rivayet etti. (Dediki); Bize Hammâd b. Zeyd rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. Müsennâ
dahi rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülvehhab (yânî Sekafî) rivayet etti. H.
Bize ishâk b. ibrahim de
rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Hâlid el-Ahmar Süleyman b. Hayyân haber verdi.
H.
Bize Muhammed b.
Abdillâh b. Numeyr dahî rivayet etti. (Dediki): Bize Hafs (yânî ibni Gıyâs) ile
Yezîd b. Hârûn rivayet ettiler. H.
Bize Muhammed b.
Alâ'el-Hemdânî de rivayet etti. (Dediki): Bize ibnü'l-Mübârek rivayet etti. H.
Bize ibnü Ebî Ömer de
rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyân rivayet etti.
Bu râvilerin hepsi Yahya
b. Saîd'den, Mâlik'in isnadı ve onun hadisi mânâsında rivayet etmişlerdir.
Süfyân'ın hadîsinde:
«Ömer b. Hattâb'i minber üzerinde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'den
naklen rivayet ederken işittim.» ibaresi vardır.
izah:
Bu hadisi Buhârî «îmân,
Eymân, Itk, Hicret, Nikâh» ve «Terkül-hiyel» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Talâk» da;
Tirmizî «Hudûd»da, «Nesâi «imân, Taharet, Itâk» ve «Talâk» bahislerinde; ibnı
Mâce «Zühd» de; imam Ahmed «Müsned»inde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.
Mu'temed eser sahiplerinden onu kitabına almayan yalnız imâm Mâlik olmuştur.
Allâme Aynî: «Bu hadîs
bir i'tibârla ferd garîb, başka bir i'tibarla da meşhurdur. Ama bâzılarının
dediği gibi mütevâür değildir. Zira yalnız Yahya b. Saîd'den nakledilmiştir.»
diyor. Şeyh Kutbuddîn dahî: «Bu hadîs, bir çok tarîkleri bulunmakla beraber
haber-i vahidlerden sayıldığı söylenir Mütevâür değildir; çünkü onun şartı
bunda yoktur. Sahih olan şudur ki, onu Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'dan
Hz. Ömer'den başka rivayet eden olmamıştır, Ömer'den de yalnız Alkame,
Alkameden yalnız Muhammed b. ibrahim, Muhammed'den yalnız Yahya b. Said
el-Ensârî rivayet etmiş; ondan sonra yaygınlaşmıştır. Şu halde hadis sonuna
nisbetle meşhur; evveline nisbetle garibtir. Ama sahîh olduğunda ve mevkiinin
büyüklüğünde ittifak edilmiştir.» demiştir. Ebû'l-Fütûh et-Tâî'nin beyanına göre
Yahya b. Saîd'den onu iki yüzden fazla râvî nakletmiştir. Ancak müsned olarak
yalnız bu tarîkden sahîh olduğunda ulema müttefiktir.
Bezzâr, îbni Sükuti ve
imâm Ebû Abdillâh Muhammed b. Hattâb gibi zevat dahî bu hadîsi Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'den Hz. Ömer'den başka rivayet eden olmadığını söyîemişlerse
de hakîkatta onu Ömer (Radiyallahû anh)'dan başka onyedi sahabî rivayet
etmiştir. îbni Mendeh şöyle diyor: «Bu hadîsi Ömer'den başka, Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'den: Sa'd b. Ebî Vakkaas, Alî b. Ebî Tâlib, Ebû Saîdi Hudri,
Abdullah b. Mes'ûd, Abdullah b. Ömer, Enes, ibni Abbâs, Muâviye, Ebû Hureyre,
Ubâde b. Samit, Utbe b. Abdil eslemi, Hezâl b. Süveyd, Utbe, b. Âmir, Câbir b.
AbdiIlâh, Ebû Zerr, Utbe b. Münzir ve Ukbe b. Müslim (Radiyallahû anhûm)
rivayet etmişlerdir...»
Yine îbni Mendeh'in
beyanına göre râvileri de münferid değil, hepsinin mütabi'leri vardır.
Binaenaleyh hadîs şâzz değildir. Bâzıları şâzzı: «yalnız bir isnadı olup sika
olsun olmasın râvîsinin münferid kaldığı hadîsdir.» diye ta'rif etmişse de bu
ta'rîfe ı'tirâz olunmuş: «Hz. Ömer hadîsi ve emsali ile bilicmâ amel olunur. O
sıhhat mertebelerinin en yükseğindedir. Dînin temellerinden bir temeldir.»
denilmiştir, Halbuki imam Şafiî ile Hicaz uleması şâzzı şoyîe ta'rîf etmişlerdir:«Şâzz,
sika râvi'nin başkalarına muhalif olarak rivayet ettiği hadîsdir.» yoksa
başkalarının rivayet etmediğini rivayet etmek değildir. Bu hadîs ile emsalinde
muhalefet diye bir şey yoktur. Bilâkis onun mânâsını doğrulayan Kitâb ve
sünnetten bîr çok şahidleri vardır.
Evet, hadîs-i şerifin
sahîh olduğunda şüphe yoktur. Çünkü onu bu ilmin imamlarından Yahya b. Saîd
el-Ensarî rivayet etmiştir. Ondan ise her biri bu ümmetin hafız ve imamlarından
250 kişi rivayette bulunmuşlardır. îbni Mendeh'in «el-Müstahrec»'inde bu sayı
üç yüzün üzerine çıkarılmış; Hafız Ebû Mûsâ ve Şeyhülislâm Ebû îsmâîl el-Herevî
gibi bâzı zevat ise Yahya'dan onu yediyüz kişinin rivayet ettiğini
söyîemişlerdir.
Müslüman, uleması bu
hadîsin dinde pek büyük bir mevkii olduğuna ittifak etmişlerdir. imam-ı Şafii
ile diğer bazı alimler; «Bu hadîs islâmın üçte biridir.» demişlerdir. îmam-ı
Şafii fıkhın yetmiş bâbının bu hadîse racî olduğunu söylemiştir. Bazılarına
göre islâm'ın dörtte biridir, Ebû Dâvud Şöyle diyor: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'den beş yü zbin Hadis yazdım. Bunlardan ahkam hususunda dört bin sekîz
yüz hadîs seçtim. Zühd ve takvaya dair hadisler gelince: Onları kitabıma
almadım. Bir insana bunlardan dini için dört tanesi yeter.
1) Ameller niyetlere
göredir,
2) Helal ve haram beyan
edilmiştir,
3) Kişinin güzel
müslüman olması işine girmeyen şeyleri bırakmakladır, Ve
4) Mu'min kendisi için
razı olduğu şeyi din kardeşi içinde istemedikçe, tam mu'min olmaz, hadisleri.»
Hadîs-i Şerif niyeti
tazammun ettiği için islâm'ın üçte birine şâmildir. Çünkü islam kavil, fiil ve
amelden ibarettir.
imam-ı Buhari kitabına
bu hadisle başlamış bir çok ulema da bu hususda onun yolunu tutmuşlardır. Hafız
Îbn-i Mehdi: «Kitap tasnifi etmek isteyen bu hadisle işe başlasın. Ben bir
kitap tasnif etsem onun her babına bu hadisle başlardım» demiştir.
Hadîsi Şerif de hasr ve
kasra delalet eden «innemâ» edatı iki defa tekrarlanmıştır. Bunun faydası,
hadis de zikredileni isbat, edilmeyeni nefiydir. Mânâ şudur:
Bütün ameller ancak
niyete göre hesabedilir niyetsiz amel hesaba konmaz. Bir de ikinci «innemâ» ile
yapılacak amelin tayini şart olduğuna işaret buyrulmuştur. Meselâ: Nafile
namazı kılmak isteyen bir kimsenin hangi namazı kılacağını belirtmesi gerekir.
Bahsedilen hicret meselesine
gelince: Bir kimse Allah rızası için yerini yurdunu terk ederek başka diyara
göç ederse, bu hicretin sevabını alır. Evlenmek veya her hangi dünyevî bir
menfaat için hicret ederse kazancı yalnız niyet ettiği şeydir. Âhirette bu
hicretin hiçbir sevabını göremez. Hadisde dünya menfaati ile birlikte kadının
da zikredilmesi îki ihtimalden hali değildir. Birinci ihtimale göre; hadis-î
şerif evlenme hususunda varid olmuştur. Bir zat Ümm-ü Kays isminde ki bir
kadınla evlenmek için kadının yaşadığı yere hicret etmiş. Evlendikten sonra
artık o adama, Ummü Kays'ın muhaciri denilmiştir. îkinci ihtimale göre kadının
zikredilmesi sırf bu iş için hicret etmekten sakındırmak içindir. Binaenaleyh
edebiyat nazarında cümle ehemmiyetinden dolayı âmdan sonra hâssı zikr
kabilindendir.